27 Ağustos 2014 Çarşamba

Varış

2.Gün

Yolculuk toplam 30 saat kadar sürdüğü için ikinci güne geçiyorum.

Uçakta bize iki kağıt vermeleri gerekiyordu doldurmamız için ama bize bir tane vermişler.Pasapot kuyruğunda ikincisini doldurmakla uğraştığımız için bavul alım yerine bayağı bir geç kaldık.Koştur koştur oraya gittik bir yandan şirketten gelen ekibin bizi bırakmamış olmaları için dua ediyoruz.Bir baktık bavullarımız yok.Başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi oldum hemen diğer tarafına geçtim ve kendi bavulumu gözüme kestim.Üzerine tanımak için oyuncak koyduğum için bayağı bir kolay oldu.

Bavulumuzu alıp çıktığımızda (ki bu çok komik bir görüntüydü resmen kendi boyumuzdaki bavullarla cebelleşiyorduk) şirketin çalışanlarını aramaya koyulduk.Gitmiş olma ihtimallarini aklımdan silmeye çalışıyordum.Eğer gitmişlerse ilk uçakla Türkiye'me döneceğim diye planlar yapıyorum kafamda.Şirketin adını gördüğümüzde sevinçten uçtuk resmen.

Havaalanından dışarı çıktığımızda annemi arayıp beni geri almasını söyleyesim geldi çünkü şehir bana o kadar büyük geldi ki korkmamak elde değildi.Yarım saat kadar bekledikten sonra otobüs geldi.Santa Barbara'ya giden yolun tamamı yeşillikti.Cidden bu kadar yeşilliği belgrad ormanında bile gördüğümü sanmıyorum.Her yeri görmek istiyordum ama gözlerim kararıp duruyordu.Yarı izledim yarı uyudum.Bir saatlik yolculuğun sonunda bizi okula bıraktılar.Evlere dağıtılmamız için taksiler çağırmışlardı Winona (doğru yazdım mı emin değilim) , Zeynep ben ve Miray aynı taksideydik.Bizim adresimizi yanlış vermişler iki saat adresimizi aradık daha sonrada bizi eve bıraktığında evde kimse yoktu.Adresi zar zor bulduğumuz için doğru adres mi emin de değildik geri taksiye bindik.Önce Zeynebi sonra Winona'yı bıraktıktan sonra Miray ve ben bizim evimize geri döndük.Bir umut yola bakıyoruz gelsin kadın diye.Issız bir yol kimsede geçmiyor.Sonra bir araba girdi dua ediyorum kadın olsun diye ve oydu!Kadınla tanıştık sarışın çok genç gözüken bir kadındı.Ev klasik bir amerikan eviydi.Tek katlı bir evdi.Ev küçüktü ama evin iki katı bahçesi vardı.Bahçede jakuzileri ve trambolinleri vardı.Odamızda bir buçuk kişilik bir yatak ve iki kişilik koltuk vardı ve kadın birimizin koltukta yatacağını söyledi.Ben hemen atladım bir arkadaşız aynı yatakta yatabiliriz diye.O minik koltuğa sığmamızın imkanı yoktu çünkü.Kadın pencereyi gösterip kedileri Bella'nın sadece bu pencereden girdiğini söyledi.Bende eğildim pencereye kedi dışarda mı diye ve kedi saniyesinde üzerime atladı.Tabii bastım çığlığı...Bizim host mother ben gidene kadar bunu hatırlattı ilk günden bir güzel rezil oldum yani.

Hemen wi-fi'nin şifresini aldık ve benim deyimimle insanlığa dönüş yaşadık.Hemen annemle kardeşimle konuştum gelen mesajlara cevap verdim ve bizim diğer kızlara durumlarını sormak için mesaj attık.Ne yazıkki evini ve ailesini seven bir tek bizdik.Zeynebin evi kalabalıktı ve ev çok küçüktü.Rüyanın evi üç katlıydı ve sürü insan yaşıyordu host mother'ı sadece öğrencileri ağırlamıyordu evini aynı zamanda kiralıyorduda.Rüya evde her gün daha önce tanımadığı insanlarla karşılaşıyordu o derece kalabalıktı.Buse'nin evinde birisi hastaymış diye onu bir rezidansa koymuşlardı ilk gün için ve orda tekti.Herkesin durumu limoni olduğu için ailemi ve evimi çok sevmiş olmam yüzünden  vicdan azabı çektim bir süre.Şans biraz bu işler galiba...




Bizimkiler kaybolmayalım diye odamıza bir harita bile asmışlardı.

Bir süre sonra host sister'ımız geldi eve.Kız yüzücü/can kurtaran olduğu için denizden gelmişti.Güzel sarışın bir kızdı ve çok cana yakındı bizden sadece bir yaş büyüktü o yüzden iyi anlaşmıştık.

Uykumuz erken geldiği için akşam yemeğinden önce saat 8 gibi uyuduk zaten dinlenmemiz gerekiyordu ertesi gün okul vardı...